Reflü Tedavisinde Ameliyat Kesin Çözüm mü?
1.Reflü hastalığının arazları nelerdir ?
1.Yemek borusunda darlıklar; hastada yutma güçlüğüne yol açar
2.Yemek borusunda ülserler ve kanama
3.Barrett ösafagus ; yemek borusunda hücresel değişim.Son derece önemlidir.Kansere neden olma riski normal topluma göre yaklaşık 40 kat fazladır.Barret metaplazisi olan hastaların yaklaşık %10 kadarında uzun yıllar içerisinde kanser gelişme riski vardır.
4. Yemek borusu ve mide kanseri : En önemli araz kuşkusuz budur. Ancak günlük pratiğimizde reflüye bağlı kanser çok nadir görülmektedir.
5. Ses tellerinde granülomlar
6. Gırtlak kanseri
7.Astım bronşiale
8.Aspirasyon pnömonisi (zatürre)
Endoskopisinde barret ösafagus saptanan hastaların çok iyi tetkik edilmesi gereklidir. Bu hastaların yaşamının sonuna kadar belirli aralıklarla endoskopi yaptırması gereklidir.Her endoskopide barret alanlarından biyopsiler alınmalıdır. Bu şekilde hastalarda kanser tam gelişmeden ya da çok erken dönemde kanser tanısı konur ve erken cerrahi müdahale ile hasta sağlığına kavuşturulur.
Günümüzde reflü hastalığı ile ilgili bu kadar gürültü çıkarılmasının nedeni barret metaplazi ve kanser sorunudur.Bu konunun çok fazla abartılmaması ve reflü hastaları için bir kabusa dönüştürülmemesi uygun olur kanısındayım.
2.Reflü hastalığının güncel tedavisi nedir?
Reflü hastalığı tanısı koyduğumuz hastalara hastalığı hakkında mutlaka bilgiler vermeliyiz.Öncelikle bu hastalık kronik, kalıcı bir hastalıktır.Ben hastalarıma ‘’ bu hastalık sizin arkadaşınızdır, sizi bırakmaz ‘’ diyorum.Tedavinin ömür boyu sürebileceğini, doktorun bilgisi olmadan tedaviyi kesmemek gerektiğini mutlaka anlatıyorum.
Tedavide en önemli husus; beslenme, reflü ile uyumlu yaşamdır. Hastalarımıza şu önerilerde bulunuyoruz;
1.Özellikle geceleri artan reflü ve yanmayı gidermek için yatağın baş kısmını 15-20 cm. yükseltiniz ya da başınızın altına 2 yastık koyunuz veya reflü yastıkları kullanınız (Alttaki resimde görüldüğü gibi).
2.Öne doğru eğilmekten kaçınınız, özellikle yemekten sonra eğilmeyiniz.
3.Alkol ve sigara kullanmayınız.
4.Fazla kilolarınızı veriniz ; Şişmanlık reflüyü kolaylaştıran bir durumdur. Bu nedenle reflüsü olan hastaların zayıflaması önerilmektedir. Şişmanlık mide üzerine baskı yaparak reflüyü kolaylaştırmaktadır, aynı şekilde hamilelik özellikle son aylarda mide üzerine baskı yaparak reflüye neden olmaktadır.
5.Yemeklerdeki yağ miktarını azaltınız ve yağda kızartılmış gıdalardan uzak durunuz, yavaş yiyiniz, iyi çiğneyiniz, yemekten sonra hemen uzanmayınız.
6.Yatmadan 2-3 saat önce yemek yeme bitmelidir.
7.Dar ve sıkı giysiler giymeyiniz. Korse kullanmayınız.
8.Düzenli olarak 3 öğün yemek yiyiniz ve öğünlerde aşırı yemekten kaçınınız. Miktar olarak fazla yemek yemek midenin gerilmesine ve yiyeceklerin yemek borusuna kaçmasına neden olur. Bu nedenle reflü şikayeti olan hastaların tıka basa yemek yememeleri, sofradan kalktıklarında midelerinde biraz boşluk kalması tavsiye edilir.
9.Baharatlar, acılı gıdalar, koyu çay, kahve, neskafe, çikolata, salçalı gıdalar, asitli meyve suyu (portakal suyu, vişne suyu) ve meşrubatlar (coca-cola vb.) gibi reflüye neden olabilecek gıdalardan uzak durunuz.
Stresinde reflü şikayetlerini arttırdığı son yıllarda kanıtlanmıştır.Biraz daha sakin yaşamayı hastalarımıza öneriyoruz.
Astım ilaçları, antidepressanlar, hormonlar, tansiyon ilaçları, antibiyotikler reflü şikayetlerini arttırabilecek ilaçlardır. Bu nedenle reflü hastalarının kullandığı ilaçlar mutlaka sorgulanmalıdır.
3.Reflü hastalığında hangi ilaçlar kullanılır ?
Reflü hastalığının asıl tedavisi ilaç tedavisidir.Ameliyat ancak bazı özel durumlarda gerekli olmaktadır.Ülkemizde ve yurt dışında yapılan çalışmalarda ilaç tedavisinin ameliyat ile eşit düzeyde etkili olduğu gösterilmiştir.
Günümüzde reflü hastalığı tedavisinde kullanılan en etkili ilaçlar proton pompası inhibitörü (PPİ) denilen ilaçlardır (halk arasında bu ilaçlar mide koruyucu ilaçlar olarak bilinmektedir). Eczanelerde 5 grup ilaç vardır. Omeprazol, pantoprazol,lansoprazol,rabeprazol, esomeprazol .Bu ilaçların etki güçleri yaklaşık olarak birbirine benzemektedir.Bu ilaçlar midede asit salgısını baskılarlar. İlaçlar genellikle günde bir kez, sabah kahvaltıdan yarım saat önce alınmalıdır. İlaç tedavi süresini mutlaka doktorunuz belirlemelidir.Doktorunuzun haberi olmadan ilacınızı kesmeyiniz.İlacı ortalama 6-8 hafta süreyle veriyoruz. Reflü tedavisinde önemli nokta; tedavi kesildikten sonra hastaların büyük çoğunluğunda şikayetler tekrarlamaktadır.Hastaların %50’inde ilk 3 ay içinde, %80’inde 6 ay içinde şikayetler tekrar ortaya çıkmaktadır.Bu nedenle hastalarda tedaviyi uzun süre vermek gerekmektedir.
6-8 haftalık tedaviden sonra hastayı kontrola çağırıyoruz.Eğer hastanın şikayetleri ortadan kalkmış ise ilacın dozunu yarıya düşüyoruz.Yarım dozda bir müddet kullandıktan sonra hastanın şikayeti yoksa ilacı kesiyoruz ve hastaya ilacı şikayeti olduğu zaman almasını öneriyoruz.
4.Reflü tedavisinde kullanılan asit salgısını azaltan ilaçlar kanser yapar mı? Bu ilaçlar uzun süreli kullanılabilir mi? Bu ilaçların başlıca yan etkileri nelerdir?
Asit salgısını azaltan proton pompa inhibitörleri 1980 sonlarından beri tedavide kullanılmaktadır.Bu ilaçlar güvenli olup ve hastalar tarafından iyi tolere edilirler.Bu ilaçları 15 yıl gibi uzun süre kullanan hasta sayısı çok fazladır.
Mide koruyucu ilaçlar ile klopidogrel (Plavix) arasındaki etkileşim güncel bir konudur.Klopidogrel (Plavix) kullanan hastalar için pantoprazol öneriyoruz.
Bu ilaçlara bağlı uzun dönemde görülebilen yan etkiler şöylece sıralanabilir;
a.Zatürre sıklığı artar.Mide asidinin azalması sonucu midede bakteriler çoğalır.Bu bakteriler akciğerlerde zatürreye yol açabilir.
b.Gastrin sekresyonu artar. Midenin fundus adı verilen üst kısmında polipler gelişebilir.Bu poliplerde kanserleşme riski yoktur.
c.Atrofik gastrit. Eğer hastada midede H.pilori adını verdiğimiz bakteri varsa atrofi gelişme riski artar.Bu hastalarda midedeki mikrop (H.pilori) mutlaka temizlenmelidir.
d.Barsak enfeksiyonları: Mide asidi enfeksiyonlara karşı koruyucu rol oynamaktadır.Bu ilaçların uzun süreli kullanımı sonucu barsak enfeksiyonları artar.
e.Vitamin B12 seviyesi azalır.B12 emilimi bozulur.
f.Demir emilimi azalabilir.
g.Kalça kırıkları: Elli yaş ve üzeri hastalarda kalsiyum emilimi azalması sonucu ilacın alınan doz ve süresi ile ilişkili olarak kemik kırığı riskinde artış görüldüğü bildirilmiştir.
h.Kalsiyum ve magnezyum emilimi azalabilir.
Bu ilaçların uzun süreli kullanımında mümkün olduğunca en düşük doz tercih edilmelidir.Uzun süreli tedavi mutlaka doktor kontrolü altında sürdürülmelidir.Uzun süreli ilaç kullanan hastalarda olası yan etkiler yönünden gerekli tetkikler yapılmalı ve koruyucu önlemler alınmalıdır.
Bu ilaçlara bağlı tıp dünyasında mide kanseri gelişen hasta rapor edilmemiştir.
5.Reflü hastalarında hangi durumlarda ameliyat öneriyoruz ? Ameliyat kesin çözüm mü?
Biz gastroenterologlar şu durumlarda ameliyat olunmasını öneriyoruz;
a.Yoğun tıbbi tedaviye rağmen reflü yakınmalarının devam etmesi ,
b.Yemek borusunda ülserasyon, kanama gibi arazların ortaya çıkması ve bunların ilaç tedavisine cevap vermemesi,
c.Hastanın genç yaşta olması ve ameliyatı istemesi .Hastaya her şeyi anlatmamıza rağmen hasta hala ameliyat olmak istiyorsa yapacak bir şeyimiz kalmıyor.
d.Barret metaplazisi saptanan vakalarda yüksek dereceli displazi ya da erken kanser tespit edilmişse ameliyat söz konusudur. Barrett metaplazisi displazi gelişmedikçe tek başına cerrahi tedavi için bir neden teşkil etmez. Şunu unutmamak gerekir; cerrahi tedavi kanser gelişme riskini azaltmaz.Ancak internet ortamında’’ Barret metaplazi varsa ameliyat şarttır ‘’diye yazılara sık rastlıyoruz.
e.Reflü ile birlikte büyük mide fıtığı varlığı
Günümüzde bu ameliyat laparoskopi yöntemi ile mide girişinin sıkılaştırılması şeklinde uygulanmaktadır. Fundoplikasyon denilen bu müdahale ile yanma ve ağza su gelmesi şikayetleri %90'a varan oranda engellenebilmektedir. Ancak bu ameliyatı yapacak cerrahın mutlaka bu konuda deneyimli olması gerekir. Ameliyatlar ile çok başarılı sonuçlar alınmakla birlikte bazı hastalarda ameliyat sonrası yutma zorluğu, geğirememe, kusamama gibi şikayetler olabilmektedir. Ameliyat sırasında dalak yırtılması, yemek borusunda delinme gibi arızalar ortaya çıkabilir.
Ancak uzun dönemde değerlendirildiğinde fundoplikasyondan 5 yıl sonra hastaların %25 inde, 10 yıl sonra ise yarıdan fazlasında tekrar değişik dozlarda ilaç tedavisine ihtiyaç duyulduğu anlaşılmıştır.Ameliyatın başarılı olması uzun dönem etkili olmasına dayanır.Bu nedenle hastanın ameliyat öncesi konsey tarafından değerlendirilmesi son derece önemlidir.Konseyde gastroenteroloji ve genel cerrahi uzmanı mutlaka bulunmalıdır.Ameliyat kararı için mutlaka gastroenteroloji uzmanının görüşü alınmalıdır.’’Ameliyat için 10 defa düşünüp bir defa karar verilmelidir’’. Genel cerrahın hastaya reflü tanısı koyup gastroenterolojiye danışmadan ameliyat kararını kendisinin vermesini kesinlikle uygun görmüyorum.
Cerrahi tedaviden yarar görecek hastalar genellikle PPİ tedavisinden (mide koruyucu ilaçlar) yarar gören hastalardır. Hasta PPİ tedavisinden yarar görmüyor ise bu hasta çok büyük olasılıkla, istisnai durumlar dışında cerrahi tedaviden de yarar görmeyecektir.Bu nokta çok önemlidir.Bazen ilaçlardan hiç yarar görmeyen hastalar ameliyata yönlendiriliyor. Halbuki hasta ilaç tedavisinden yarar görmüyor ise reflü teşhisi muhtemelen doğru değildir. Bu nedenle ameliyat öncesi teşhisin doğru olduğundan ve hastanın ameliyattan yarar göreceğinden emin olmak gereklidir. Bu hem hasta için hem de doktor için son derece önemlidir. Gerektiğinde ameliyat öncesi hastalarda manometri ve 24 saatlik pH-metre denilen muayene yöntemleri uygulanmalıdır.
6.İlaç tedavisi ve ameliyat dışında reflüde uygulanan başka yöntemler var mıdır?
Son yıllarda reflü hastalarında ilaç tedavisi ve cerrahi dışında tedavi yöntemi olarak endoskopik tedaviler geliştirilmiştir. Bu yöntemlerde amaç cerrahidekine benzer şekilde yemek borusu ile midenin birleştiği alanı sıkılaştırmak ve mide içeriğinin yemek borusuna kaçışını engellemektir. Ancak bu tedavi yöntemleri yenidir ve uzun süreli sonuçları bilinmemektedir, bu nedenle de her hastaya önerilmemektedir. Endoskopik yöntemler çok sınırlı sayıda hasta grubuna uygulanmış tekniklerdir.En önemli sorun ise bu tekniklerin güvenirliğinin gastroenteroloji camiasının geniş bir kısmı tarafından kabul görmemesidir.İşlemlere bağlı göğüs ağrısı, yemek borusunda delinme bildirilmiştir.
Gatekeeper ,Endocinch ve Enteryx adlı endoskopik yöntemler başarısız ve/veya kabul edilemez yan etkiler nedeni ile terk edildi. Son beş yılda geliştirilen yöntemler içinde Plicator teknolojisi sayılabilir. Endoskopik olarak yapılan kontrol sonrasında Plicator cihazı ile girilerek mide kapak mekanizmasındaki yapısal bozukluk mide içinden konulan bir ya da iki dikiş ile onarılıyor.Ülkemizde uygulanan diğer bir endoskopik yöntem Radyofrekans enerji (Stretta yöntemi) uygulamasıdır.
Radyofrekans enerji uygulaması (Stretta yöntemi):
Stretta yöntemi endoskopik olarak ; uç kısmında şişirilebilir bir balon ve balonun etrafında çok sayıda kontrol edilebilir iğneler olan özel olarak tasarlanmış fleksibl bir katater aracılığıyla yemek borusunun mideyle bileşke bölgesine kas tabakasının içine çepeçevre radyofrekans ısı enerjisi verilerek bağ dokusunun sentezi uyarılır. Bu işlemle ince ve gevşek olan bu bölgenin kalınlaşarak kasılmasının sağlanması amaçlanır. Bu kalınlaşma ve kasılma süreci 6 ayı bulur. İşlemin tamamlanması ortalama 1 saat sürer.
Bu tedaviden sonra hastaların ortalama %70’nin ilaç kullanımına gerek duymadıkları veya sadece ihtiyaç halinde ilaç kullandıkları saptanmıştır.Ancak bu işlem esnasında yemek borusunda delinme ve çok nadir de olsa aspirasyona bağlı ölüm bildirilmiştir.Bu işlem ülkemizde birkaç merkezde uygulanmaktadır.İşlemin ücretini devlet karşılamıyor.Hastaların kendisi ödemeyi yapmaktadır.Nisbeten pahalı bir işlemdir.
SON SÖZ: Benim kişisel görüşüm; REFLÜ tedavisinde ameliyat kesin çözüm değildir !!!